10 Kasım 2012 Cumartesi

AİLEDE ÇOCUĞUN YERİNİN VE AİLE İÇİNDEKİ ÖZEL SORUNLARIN RUH SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Ailede Çocuğun Yerinin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri

Doğuş Sırası

Aile içindeki etkileşim çocuk sayısından ve doğuş sırasından da etkilenir. Annebabaların
çocuklarına karşı davranışları çocukların doğumuyla değişimine uğrar. İlk çocuk
öncelikle tek çocuktur. Hem çok sevilir hem de sıkı bir denetim altına alınır. İlk çocuk diğer
çocukların doğumundan sonra bazı sorumlulukları omuzlamak zorunda kalır. Büyük çocuğa
kardeşi doğduktan sonra aile içinde yaşanacak değişiklikler önceden anlatılmalıdır.
Yetişkinlerden göreceği destek ve anlayışla, büyük çocuk yeni kardeşin gelmesiyle
oluşabilecek sarsıntıyı kolay atlatabilir. Genellikle ailenin ilk çocukları kardeşlerinin
sorumluluklarını da üstlenmek zorunda kaldıkları için ( daha çok ebeveynlerin sorumluluk
yüklemeleri) kendi kendilerine yetme, daha çabuk olgunlaşma ve koruyucu tavır geliştirme
zorunda kalırlar. Bunları sürekli davranışa dönüştürürler. Evde abla-ağabey modeli yanında
kardeşlerine arkadaş, anne-babaya yardımcı rolü üstlenirler. İlk çocuklar ileriki yaşamlarında
problemlerini kendileri çözebilen, tek başına yeterlik gösterebilen yetişkinler olurlar.
Ortanca çocuklar gelişim dönemlerinde büyük ve küçük kardeşlere nazaran biraz daha
şanssızdırlar. Büyük kardeşin hâkimiyeti, küçük kardeşin korunmacılığı arasında kişiliklerini
ortaya koyamazlar. Ya tamamen içe kapanık ya da çok fazla dışa dönük kişilik
geliştirebilirler. Bu durum genellikle ortanca çocuklarda daha az sevgi, daha az ilgi olduğu
düşüncesini uyandırabilir. Bu nedenle de anne-babaların dikkatini çekebilmek için gereksiz
aşırı davranışlar gösterebilirler.
Ailede en son dünyaya gelen küçük çocuklar ailedeki tüm bireyler tarafından her
zaman küçük olarak görülürler. Anne-babanın yaklaşımları çocuklar arasında gerekli
dengeyi sağlamazsa kendine güvensiz, problemlerle başa çıkamayan ve hataları hep kabul
gören bireyler olurlar. Anne-babanın çocuklar arasında kurduğu denge ve olumlu tutumlar
bu durumu değiştirebilir. Sürekli küçük çocuk muamelesi gören ve şımartılan çocuklar
benmerkezci ve sorunlarının başkaları tarafından çözülmesine alışkın oldukları için ilişki
yaşamlarında da böyle davranırlar.



ÇOCUK YETİŞTİRMEDE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR


Sevgi, Disiplin, Ödül ve Ceza

Çocuk yetiştirmede dikkat edilecek noktaların başında ailenin sevgi, disiplin, ödül ve
ceza anlayışları gelir. İnsan sevgi ile büyür olgunlaşır. İnsan sevme yeteneğini sevilerek
kazanır. Sevginin temel taşı kabul duygusudur. Çocuğun tek dayanağı anne-babasının
sevgisidir. Sevgi gereksinimi ömür boyu sürer ve sürekli doyurulması gerekir.
Çocuğun görünüşü, becerileri, başarıları sevgi konusu olmamalıdır. Çocuk koşulsuz
sevgi ister. Çocuk kendisiyle geçirilen zamana eş olarak sevilip sevilmediğini anlar. Çocuğu
sevmek, onunla bütünleşmek, bazı etkinliklerde onunla beraber olmak ve bir birey olarak
onun gerçeklerini anlamaya çalışmaktır.
Sevgiden yoksun büyümüş çocukta çeşitli uyum ve davranış bozuklukları görülebilir.
Kendisini dışlanmış kabul eden çocukta güvensizlik duygusu gelişir. Dengeli ve düzenli bir
aile yapısı oluşturmada disiplinin önemi büyüktür. Disiplin, kişilerin içinde yaşadıkları
toplumun genel düşünce ve davranışlarına uyum sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümü
olarak tanımlanabilir. Aile içinde etkili bir disiplin oluşturabilmek için aile bireylerinin
özgürlük sınırlarını bilmeleri gerekir. Disiplin kişinin kendisiyle başlar. Disiplinin amacı
düzenli, tutarlı ve sorumlu davranış alışkanlıkları kazandırmak olmalıdır. Aşırı hoşgörü ve
disiplin eksikliği çocukta bencillik ve anti-sosyal davranışların ortaya çıkmasına, aşırı
otoriter ve baskılı katı disiplin de anne-babaya karşı korku, nefret ve öfke duygularının
oluşmasına çocuğun bağımlı ve isyankâr olmasına neden olabilir.
Gerçek anlamda disiplin oluşturabilmek için yerinde kullanılan ödül ve ceza büyük
önem taşır. Ödül istendik davranışların pekişmesi amacıyla kullanılan ve çocuğun gelişimine
katkı sağlayan bir yöntemdir. Ödül çocuğa hak ettiği zaman verilmelidir. Görevini yapan
çocuk gereksiz yere ödüllendirilmemelidir. Güzel bir söz, bir öpücük, çocuğu övme gibi
ödüller sıklıkla uygulanmalı, maddi değeri olan ödüllere çok sık başvurulmamalıdır. Annebabanın
çocuğu takdir ve teşvik etmeleri onun için en büyük ödüldür. Çocuğun hangi
davranışından dolayı ödüllendiğini bilmesi de eğitsel açıdan önemlidir.
Ceza ise istenmeyen davranışların tekrar edilmesini engellemek amacıyla kullanılan
bir eğitim yöntemidir. Çocuk, ailenin ve toplumun kurallarına aykırı davrandığında ceza
almalıdır. Çocuk uyması gereken kuralları bilmeli ve bu kurallar uygulanırken çocuğa
tartışabilme hakkın da verilmelidir. Onur kırıcı ve çocuğun kendisini savunmasına fırsat
tanımadan verilen ceza, çocuğun özgüvenini sarsar ve bağımsızlaşmasını engeller. Suç ve
ceza arasında denge olmalıdır. Ceza kabul edilebilir ölçülerde ve çocuğa yaptığı olumsuz
davranışı düşündürecek nitelikte olmalıdır. Bazı ailelerde dayak bir ceza yöntemi olarak
kullanılır. Dayak istenmeyen davranışların artmasına neden olur. Dayak çocuğun annebabasına
karşı korku, öfke ve kızgınlık içinde olmasına neden olur. Saldırgan olmayı,
sorunlarını şiddet yoluyla çözmeyi öğretir. Dayak yiyen çocukta oluşması gereken iç disiplin
bozularak zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açar.
Ödül ve cezanın kullanılmasında eşler tutarlı olmalıdır.


AİLE YAPISI VE ÖNEMİ


Aile anne-baba ve çocuklardan oluşan en küçük toplumsal kurumdur. Günümüzde
gelişen ve değişen toplum yapısıyla birlikte aile yapısında da değişim kaçınılmaz olmuştur.
Hızlı kentleşme ve endüstri alanındaki gelişim aile yapısını da etkilemiştir.
Özellikle kırsal kesimde geleneklerin ağır bastığı geniş aile tipi yaygındır. Erkeğin
egemen olduğu bu aile ortamında üretim ve tüketim faaliyetleri hep birlikte yapılır. Geniş
ailede yetki erkekte, sorumluluk ise kadındadır. Aile düzeni büyüklerin deneyimleri ve
kararları doğrultusunda kurulur ve sürdürülür. Eşler çocuk eğitimi konusunda tek söz sahibi
olmayabilirler.


9 Kasım 2012 Cuma

36- 72 AY ÇOCUĞUNDA TUVALET EĞİTİMİ


Tuvalet Alışkanlığı

Çocuklar bireysel farklılık göstermekle beraber 18. aydan itibaren tuvalet eğitimi
almaya hazır hale gelirler. 36 aya gelindiğinde, yine çocuklar arası değişkenlik göstermekle
birlikte birçoğu tuvalet eğitimi alışkanlığı kazanmış durumdadır. Ancak bazı çocuklar 4
yaşına kadar bu eğitimi almaya hazır olmayabilir. Tuvalet eğitimini kazanmış olsa bile bazı
çocuklarda ara sıra gündüz ve gece alt ıslatma görülebilir. Çocuk 4 yaşına geldiği halde
tuvalet eğitimini tamamlamamış ise bu bir soruna işaret edebilir. Bir uzmana danışılması
gereklidir.
Oyun çağı çocukları özellikle oyunlara odaklandıkları zaman tuvaletini ertelemektedir.
Bazen de çok fazla idrar tuttukları için tuvalete yetişemeyip giysilerine kaçırmaktadırlar. Bu
durum çocuklar için çok olağandır. Bu konuda çocukları ara sıra uyarmak fayda sağlayabilir.


36- 72 AY ÇOCUĞUNDA GİYİNME


Giyinme Önemi

İlk çağlardan beri insanlar giyime gereksinim duymuşlardır. Giyim, insan bedenini dış
etkenlere karşı sıcaktan, soğuktan korur ve estetik bir görünüm sağlar. Giyim yeterli ve
mevsim koşullarına uygun olmalıdır.
Giyim tarzında insanların inançları, örf ve adetleri, meslekleri, beğenileri ve sosyal
faktörler belirleyici olmaktadır. Temiz ve özenli giyinmiş, bakımlı bir görünüme sahip
çocuklar çevrelerinde daha kolay kabul görmektedir ve bu da onların duygusal ve sosyal
gelişimi üzerinde olumlu etkiler yaratmaktadır.

36- 72 AY ÇOCUĞUNDA TEMİZLİK


Temizliğin Önemi ve Temizlik Araç Gereçleri

Kişinin kendi sağlığı olmak üzere, başkalarının da sağlığını korumanın en önemli aracı
temizliktir. Sadece beden temizliği değil, kullanılan her şeyi ve her ortamı temiz tutmak da
temiz olmanın gereğidir. Bireysel sağlığı tehdit eden hastalıklardan korunmak içinde kişisel
ve çevre temizliğini sağlamak önemlidir.
Anne, baba veya eğitimci tarafından çoğu zaman bizzat yapılarak öğretilen temizlik
uygulamalarının, 24- 30 aylıktan sonra çocuğun kendisi tarafından yapılabilmesi için ortam
sağlanması gerekmektedir. Örneğin tuvaletten sonra ve yiyeceklere dokunmadan önce ellerin
yıkanması bir alışkanlık olmalıdır. Temizliğin, sadece görünür kirlenme olduğunda
yapılması yeterli değildir. Örneğin uykudan uyanınca yüzün yıkanması, çamaşırların
değiştirilmesi, gündelik temizlik uygulamaları da temizlik için gereklidir. Her gün yapılan
işler arasında, mevsimine göre değişiklik göstermekle beraber, banyo yapma bir başka
temizlik uygulamasıdır.
Su ve sabun olmadan temizliğin sağlanması mümkün değildir. Gelişmiş toplumlarda
kişisel temizlikte en fazla kullanılan malzemelerin başında su ve sabun gelmektedir. Bunun
yanı sıra banyo süngerleri, lifler, diş fırçalar, el ve ayak temizliği ile vücut temizliğinde
kullanılan fırçalar, tırnak makası ilk akla gelen temizlik araçlarıdır. Bunların tümü kişisel
kullanılması gereken araçlardır. Ayrıca temizliğin sağlandığı banyo, lavabo, tuvalet gibi
mekanların temizliği hijyen açısından önemlidir.


0-36 AY ÇOCUĞUNDA TOPLUMSAL KURALLAR


Toplumsal Kuralların Tanımı ve Önemi


Toplumsal kurallar, bireyin özel yaşamında ve toplum içinde uyması gereken
kuralların tümüdür.
Toplumsal kurallar sayesinde çocuk, toplumun bir üyesi olduğunu fark eder. Böylece
sosyal ortama uygun davranışlar göstermeyi öğrenir.
Çocuğun anne-babadan aldığı iki olgu vardır: Sevgi ve Eğitim. Sevgi; kabullenme,
koruma, kollama ve sevecenlik gibi bütün olumlu duyguları içerir. Eğitim ise; öğretilen her
şeyi, verilen bilgileri, becerileri, yasakları, kuralları, inançları, değer yargılarını, görgü
kurallarını ve insanın sosyalleşmesi için gerekli olan tüm toplumsal değerleri kapsar.
Disiplin; çocuk eğitiminin önemli bir parçasıdır. Aile içindeki denge ve düzenin
oluşturulmasında büyük önem taşır. Ancak disiplin, toplumumuzda "cezalandırma" ile
eşanlamlı olarak değerlendirilmektedir. Her ne kadar kelime anlamıyla "sertlik" ve
"kuralcılık" gibi kavramları çağrıştırıyorsa da gerçek anlamda disiplin, çocuğun topluma
uyumunu sağlayarak, davranışı yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Disiplin, çocuğa istenilen
davranış ve alışkanlıkları öğretir. Kendi kendini denetleme ya da iç denetim demek olan
ahlak gelişimini sağlar. Disiplin, tutarlılık ve esneklik gibi temel ilkeleri içermelidir. Katı ve
baskıcı disiplinle davranışı yönlendirmeyi amaçlayan anne-baba; çocuğun kendilerine karşı
korku, öfke ve kızgınlık içinde olmasına sebep olur. Çocuğa saldırgan olmayı ve sorunlarını
şiddet yoluyla çözmeyi öğretir. Dolayısıyla çocukta zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol
açar.

Disiplin, bir eğitim aracı olarak düşünüldüğünde korkutma, utandırma, gururunu
kırma gibi kavramlarla iç içe olmamalıdır. Disiplinin iki temel amacı vardır; Birincisi,
çocuğa anlaşılır, kesin ve sınırları olan, güvenli bir ortam sunmaktır. Bu ortam çocuğun
sağlıklı gelişimi için gereklidir. Disiplinin ikinci amacı ise, çocuğun kendi kendini yönetme
yeteneği yani öz denetim kazanmasıdır. Çocuk denetim altında değilken de öğrendiklerini
uygulayabilmeli, kurallara uymayı sürdürebilmelidir. Ana babası yanındayken kurallara uyan
ama denetim kalkınca çığırından çıkan çocuk, öz denetim yeteneği kazanmamış demektir.