10 Kasım 2012 Cumartesi

ÇOCUK YETİŞTİRMEDE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR


Sevgi, Disiplin, Ödül ve Ceza

Çocuk yetiştirmede dikkat edilecek noktaların başında ailenin sevgi, disiplin, ödül ve
ceza anlayışları gelir. İnsan sevgi ile büyür olgunlaşır. İnsan sevme yeteneğini sevilerek
kazanır. Sevginin temel taşı kabul duygusudur. Çocuğun tek dayanağı anne-babasının
sevgisidir. Sevgi gereksinimi ömür boyu sürer ve sürekli doyurulması gerekir.
Çocuğun görünüşü, becerileri, başarıları sevgi konusu olmamalıdır. Çocuk koşulsuz
sevgi ister. Çocuk kendisiyle geçirilen zamana eş olarak sevilip sevilmediğini anlar. Çocuğu
sevmek, onunla bütünleşmek, bazı etkinliklerde onunla beraber olmak ve bir birey olarak
onun gerçeklerini anlamaya çalışmaktır.
Sevgiden yoksun büyümüş çocukta çeşitli uyum ve davranış bozuklukları görülebilir.
Kendisini dışlanmış kabul eden çocukta güvensizlik duygusu gelişir. Dengeli ve düzenli bir
aile yapısı oluşturmada disiplinin önemi büyüktür. Disiplin, kişilerin içinde yaşadıkları
toplumun genel düşünce ve davranışlarına uyum sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümü
olarak tanımlanabilir. Aile içinde etkili bir disiplin oluşturabilmek için aile bireylerinin
özgürlük sınırlarını bilmeleri gerekir. Disiplin kişinin kendisiyle başlar. Disiplinin amacı
düzenli, tutarlı ve sorumlu davranış alışkanlıkları kazandırmak olmalıdır. Aşırı hoşgörü ve
disiplin eksikliği çocukta bencillik ve anti-sosyal davranışların ortaya çıkmasına, aşırı
otoriter ve baskılı katı disiplin de anne-babaya karşı korku, nefret ve öfke duygularının
oluşmasına çocuğun bağımlı ve isyankâr olmasına neden olabilir.
Gerçek anlamda disiplin oluşturabilmek için yerinde kullanılan ödül ve ceza büyük
önem taşır. Ödül istendik davranışların pekişmesi amacıyla kullanılan ve çocuğun gelişimine
katkı sağlayan bir yöntemdir. Ödül çocuğa hak ettiği zaman verilmelidir. Görevini yapan
çocuk gereksiz yere ödüllendirilmemelidir. Güzel bir söz, bir öpücük, çocuğu övme gibi
ödüller sıklıkla uygulanmalı, maddi değeri olan ödüllere çok sık başvurulmamalıdır. Annebabanın
çocuğu takdir ve teşvik etmeleri onun için en büyük ödüldür. Çocuğun hangi
davranışından dolayı ödüllendiğini bilmesi de eğitsel açıdan önemlidir.
Ceza ise istenmeyen davranışların tekrar edilmesini engellemek amacıyla kullanılan
bir eğitim yöntemidir. Çocuk, ailenin ve toplumun kurallarına aykırı davrandığında ceza
almalıdır. Çocuk uyması gereken kuralları bilmeli ve bu kurallar uygulanırken çocuğa
tartışabilme hakkın da verilmelidir. Onur kırıcı ve çocuğun kendisini savunmasına fırsat
tanımadan verilen ceza, çocuğun özgüvenini sarsar ve bağımsızlaşmasını engeller. Suç ve
ceza arasında denge olmalıdır. Ceza kabul edilebilir ölçülerde ve çocuğa yaptığı olumsuz
davranışı düşündürecek nitelikte olmalıdır. Bazı ailelerde dayak bir ceza yöntemi olarak
kullanılır. Dayak istenmeyen davranışların artmasına neden olur. Dayak çocuğun annebabasına
karşı korku, öfke ve kızgınlık içinde olmasına neden olur. Saldırgan olmayı,
sorunlarını şiddet yoluyla çözmeyi öğretir. Dayak yiyen çocukta oluşması gereken iç disiplin
bozularak zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açar.
Ödül ve cezanın kullanılmasında eşler tutarlı olmalıdır.



Ailede Anne-Baba Tutumları

Her çocuk doğarken farklı kalıtımsal özelliklerle doğar. Çevresel etkenler ve anne
baba tutumları onların kişiliklerini şekillendirir. Bireysel özelliklerini göz önünde
bulundurularak eğitilen çocuklar özgüvenleri gelişmiş bireyler olurlar. Anne-baba tutumları
birbirini tamamlayan, birbiriyle çelişmeyen ve çocuklar üzerinde çok fazla baskı ya da çok
boşluk yaratmayan nitelikte olmalıdır.

Baskıcı ve Otoriter Tutum

Anne-baba tutumları çocukların kalıtımsal özelliklerini ile birlikte kişiliklerini
besleyen, güçlendiren ve şekillendiren en önemli faktördür. Genellikle çocukların
davranışlarının %80’inin 0-6 taş arasında %20’sinin ise 6 yaştan sonra kazanıldığı göz
önünde bulundurulacak olursa, anne-baba tutumlarının ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir.
Aşırı baskıcı ve otoriter tutum sergileyen anne-babalar daha çok geleneksel aile yapılarında
görülmektedir. Uygulanan bu çok katı disiplinde çocuklar kendilerini hayatın her
aşamasındaki kurallara sorgulamadan uymak zorunda hissederler. Baskıcı tutumlarla yetişen
çocuklar insan ilişkilerinde çekingen, sessiz ve başkalarının düşüncelerini kolay kabul eden
bireyler olurlar. Başkaları onları denetler, yönlendirir. Hayata karşı duruşları onların
istedikleri ve içlerinden geldiği gibi değil, olması gerektiği gibidir.

Aşırı Hoşgörülü ve Gevşek Tutum

Genellikle tek çocuklu ailelerde ve geç yaşta anne baba olmuş ailelerde rastlanan
tutumlardır. Bu ailelerde çocuğun hataları, yanlış davranışları sürekli kabul görür.
Davranışları anne-baba tarafından sorgulanmaz ve çocuk sonsuz özgürdür. Evde kuralları
çocuk koyar ve ailenin hayatı ona göre şekillendirilir. Bu abartılı özgürlük ve sevgi onun
doyumsuz kişilik geliştirmesine neden olur. Bencil, kural tanımayan ve çevresinde bulunan
bireylerin (anne-baba, arkadaş ve diğer yetişkinler) onun isteklerini yerine getirmekle
yükümlü olduklarını düşünen bireyler olurlar. Toplumsal hayata uyum sağlamakla güçlük
çekerler ve sosyal ilişki kurmakta güçlüklerle karşılaşırlar.

Dengesiz ve Kararsız Tutum

Anne-baba tutumları içerisinde çocuğun gelişimin en çok olumsuz yönde etkileyen
tutumlardandır. Tutumlardaki dengesizlik anne-babanın çocuk eğitimindeki görüş
ayrılıklarından ya da ruh durumlarının değişkenlik göstermesinden kaynaklanabilir. Annebabanın
aynı davranışlara farklı zamanlarda farklı tepkiler göstermesi, çocukla ilgili
eleştirilerini onun yanında yapmaları, davranışlarına birinin olumlu diğerinin olumsuz tepki
göstermeleri çocukta dengesizlik ve kararsızlık duyguları ve davranışlarının gelişmesine
neden olur. Dengesiz anne-baba tutuma ile büyüyen çocuklar iç dengeleri oturmayan,
huzursuz ve olaylar karşısında nasıl davranacağına kolay karar veremeyen yetişkinler olurlar.

Aşırı Koruyucu Tutum

Aşırı koruyucu tutum daha çok anne-çocuk ilişkisinde rastlanan durumdur. Aşırı
koruyucu tutumda anne çocuğuna fazla güvenemez ve onun tek başına birey olarak bir
şeyleri başarmasına izin vermez. Koruyucu yaklaşımda çocuklar öz bakımlarından sosyal
ilişkilerine kadar anne-babalarından destek beklerler. Öz güvenleri az gelişmiş, diğer
insanlarla ilişki kumada güçlükler yaşayan ve başa çıkabileceği halde sorunlarını çözemeyen
bireyler olurlar. Bazı durumlarda da aykırı davranışlar gösteren yetişkinler olabilirler.
Koruyucu yaklaşım çocuğun kişisel gelişimini her açıdan(psiko-sosyal) olumsuz etkileyen
tutumlardandır.

İlgisiz ve Kayıtsız Tutum

İletişim kopukluğu olan ailelerde, ebeveynlerin çocuğu dışlaması, çocuğu
görmezlikten gelmeleri ilgisiz ve kayıtsız tutumun göstergeleri olabilir. Bu durumda çocukta
bir yere ait olma ve güven duygusu sarsılır. İlgisiz ve kayıtsız tutumla karşı karşıya kalan
çocuklarda saldırganlık eğilimi görülmektedir. Çocuklar eşyalara, arkadaşlarına ve yakın
çevresine zarar verirler.

Güven Verici, Desteleyici ve Demokratik Tutum

Anne-babanın çocuklarına hoşgörülü davranmaları, onları desteklemeleri, çocukların
isteklerini bazı kısıtlamalar dışında diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin vermeleri ve
demokratik olmaları anlamına gelir. Çocuk kabul görmek, desteklenmek, onaylanmak ister.
Eğer çocuğa kendi benliğini ifade etme fırsatı veriliyorsa uyumlu, mutlu ve sağlıklı
olgunlaşma yolunda gelişir. Demokratik, güven verici ve destekleyici bir ortamda büyüyen
çocuk kendine güvenen, olgun, yapıcı, yaratıcı, özgür, sosyal, sınırlarını bilen, girişimci,
sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişirler. Anne ve babası tarafından ikna yoluyla
denetlenen çocuk, ebeveynlerin kendisi ile ilgili duygu, düşünce ve beklentilerini bilir, buna
göre davranır.
Ancak aşırı demokratik tutumlar çocukta her alanda sınırsız özgürlük, her istediğini
yapma gibi bir anlayışın gelişmesine neden olabilir. Demokratik tutum aynı zamanda
başkalarının özgürlüğüne saygı, dürüst olma ve bazı durumlarda çoğul düşünebilme
davranışlarının oluşturulmasını da sağlayabilecek şekilde dengelenmelidir. Güven verici ve
destekleyici tutumun dengeli verildiği ailede büyüyen çocuklar katılımcı, kendilerini kolay
ifade eden ve toplumsal problemlere duyarlı yetişkinler olurlar.

Ailede Çocuğa Ruhsal Bağımsızlığın Kazandırılması

Doğumla birlikte anne ve çocuk arasındaki fiziksel bağ kesilir. Fakat duygusal bağ hiç
kopmaz, ömür boyu sürer. Çocuğun yaşamını devam ettirebilmesi için anne ilgisine ve
bakımına ihtiyacı vardır. Çocuk anneye tam anlamıyla bağımlıdır. Zamanla çocuk kendi
ihtiyaçlarını karşılama becerisi kazandıkça bu bağımlılık azalır ve çocuk büyüdükçe yok
olması beklenir. Fakat bazı anneler çocuklarının bağımlılıklarından zevk duyar ve
çocuklarının sorumluluklarını da kendileri üstlenirler. Bu durumdan çocuk çok zarar görür,
kendi kendine yetmeyen, kendi ayaklarının üzerinde duramayan bireyler olarak yetişir.
Anne-babanın olmadığı durumlarda çocuk ne yapacağını bilemez, hayatını düzene sokamaz.
Çocuğun böyle bir duruma düşmemesi için doğumdan itibaren anne-babasının davranış ve
yaklaşımları çocuğa bağımsızlığını kazandıracak nitelikte olmalıdır.
Bağımlılıktan bağımsızlığa geçiş döneminde çocuğun ebeveynlerine ihtiyacı vardır.
Yetişkinlerin çocuğun kendi kendine yapabileceği her etkinliği desteklediği, çocuğun
seçimlerine fırsat verdiği, onu yüreklendirdiği ve karşılaştığı problemlere yardımcı olduğu
sürece çocukların bağımsızlık duygusunun geliştiği görülür.
Duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında yeterli sevgi, ilgi ve
güven içinde büyüyen çocuklar sağlıklı gelişimleri için gerekli deneyimleri yaşayabilirler.
Bu tür aile ortamlarında, aile bireylerinin sorumluklarının bilincinde olmaları ve çocuklara
bağımsızlık konusunda gerekli ortamların hazırlanması, onun sağlam bir kişilik yapısına
sahip olmasına neden olur. Çocuk bir problemle karşılaştığında o problemle ilgili çözüm
önerilerini düşünme fırsatı tanımalı, problemi nasıl çözeceğine karar vermesi sağlanmalıdır.
Hor görme, cezalandırma, aşrı sevgi ve koruma çocuğun gelişimi başarısını ve
topluma uyum sağlamasını engeller. Sağlıklı toplumlar ruh sağlığının korunmasıyla
oluşabilir. Yeterli sevgi görerek bağımsızlığı desteklenerek yetişen bireyler sağlıklı
toplumların temelini oluştururlar.

1 yorum: